BEYRUT (AA) - NAİM BERCAVi - Siyasi uzmanları, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasında Ekim 2021'de patlak veren diplomatik krizi aşmak amacıyla Kuveyt'in başlattığı girişimin, Beyrut yönetiminin verdiği yanıtın yetersiz bulunması ve özellikle de milis güçlerin elindeki silahlara ilişkin uluslararası kararı uygulamaması nedeniyle henüz bir sonuç veremediğini belirtiyor.
Eski Lübnan Enformasyon Bakanı George Kardahi'nin, 27 Ekim 2021'de yayımlanan bir televizyon programında, Yemen'deki tutumu nedeniyle Suudi Arabistan'a yönelik suçlayıcı ifadeler kullanması Lübnan ile Körfez'deki Arap ülkeleri arasında bir krize yol açtı.
Bakan Kardahi'nin açıklamaları üzerine Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Kuveyt 29-30 Ekim 2021'de Lübnan'daki büyükelçilerini geri çağırdı.
Diplomatik krize sebep olan Kardahi ise 3 Aralık 2021'de görevinden istifa etti. Ancak Kardahi'nin istifasına rağmen Körfez ülkeleri, Lübnan ile diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etmedi.
Kuveyt Dışişleri Bakanı Ahmed Nasır el-Muhammed es-Sabah, 22-23 Ocak tarihlerinde Beyrut'a yaptığı ziyarette Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin yeniden tesisi için öneriler sunduğunu açıkladı. Kuveytli Bakan, Beyrut ziyaretinden yaklaşık bir hafta sonra, sundukları önerilere yanıt aldıklarını belirtti.
Lübnan hükümetinin, Kardahi'nin Körfez ülkelerine hakaret içerikli açıklamalarını benimsemediğini birçok kez tekrarlamasına rağmen Suudi Arabistan'ın ardından Beyrut'taki büyükelçilerini geri çağıran BAE, Bahreyn, Kuveyt ve Yemen'in tutumunda hala bir değişiklik olmadı.
- Kuveyt'in başlattığı girişimin öne çıkan maddeleri
Kuveyt bu girişimle, birkaç aydan beri Lübnan ile bazı Arap ülkeleri arasında devam eden diplomatik krizin aşılmasını hedefliyor.
Lübnan'ın Arap ülkelerinin egemenliğine saygı duymasıyla ilgili maddelerden oluşan Kuveyt girişimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2004 yılında çıkan 1559 sayılı kararının uygulanmasının yanı sıra Körfez ülkelerine yasa dışı yollarla uyuşturucu sevkiyatının da önüne geçilmesi gibi talepler içeriyor.
Lübnan hükümeti ve parlamentosunun ortağı İran destekli Hizbullah'ın da ülkede en büyük silah ve füze cephaneliklerine sahip bir güç olması, BMGK'nin 1559 sayılı kararının uygulanmasını zorlaştırıyor.
Nitekim bölgedeki bazı ülkeler, Hizbullah'ın elindeki ağır silahları bölgesel güven için bir tehdit olarak görüyor. Hizbullah ise hala Lübnan topraklarının bir bölümünü işgal eden İsrail'e karşı savunma amaçlı silahlandığını öne sürüyor.
Lübnan Cumhurbaşkanlığına yakın kaynaklardan alınan bilgiye göre, Kuveyt'in sunduğu önerilere "Lübnan uluslararası tüm kararlara saygı duyuyor ve kararları tümüyle uygulamaya çalışıyor" şeklinde bir yanıt verildi.
- Kuveyt girişimi, Suudi Arabistan-Fransa anlaşmasını tamamlayıcı bir adım
Lübnanlı yazar ve siyasi analist Münir Rabih, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Körfez'deki Arap ülkelerinin Beyrut'la krizi aşma önerilerinde doğrudan Hizbullah'ı adıyla zikrettiğini ancak Lübnan'ın ise verdiği yanıtta Hizbullah'ı veya BMGK'nin ülkedeki milis güçlerin elindeki silahların alınmasını içeren 1559 sayılı kararını uygulamaya değinmeden genel başlıklarla yetindiğini söyledi.
Kuveyt'in duyurduğu girişimin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un aralık ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret sırasında sağlanan bir anlaşmayı tamamlayıcı adım olduğuna dikkati çeken Rabih, hatta Macron'un ziyareti sırasında yapılan yazılı açıklamanın da Kuveyt girişimiyle uyuştuğunu kaydetti.
Nitekim Macron'un söz konusu ziyaretinden sonra Suudi Arabistan ile Fransa'nın yaptığı ortak açıklamada, "Lübnan'ın bölge istikrarını hedef alan terör eylemleri ve uyuşturucu ticareti için bir merkez haline gelmemesi, silahlanmanın da sadece devlet kurumlarıyla sınırlı olmasının kaçınılmazlığına" vurgu yapıldığını hatırlatan Rabih, BMGK'nin de 4 Şubat Cuma günü yaptığı oturumda 1559 sayılı karar başta olmak üzere tüm kararların uygulanmasını teyit ettiğine dikkati çekti.
- Lübnan, BMGK'nin kararlarını uygulamaktan aciz
"Lübnan bugüne kadar BMGK'nin kararlarını uygulamaktan aciz kaldı." diyen Rabih, Lübnan'dan Körfez'e yönelik hakaret içerikli yeni bir açıklama olmadığı sürece Arap ülkelerinin tansiyonu daha fazla yükseltmeyeceğini söyledi.
Körfez ülkelerinin Lübnan'a yardımlarını durdurma tutumunun da süreceğini öngören Rabih, "Lübnan ile Körfez'deki Arap ülkeleri arasındaki durum, bölgesel birtakım konular üzerinde sağlanacak anlaşmalar veya Lübnan'da mayıs ayında planlanan genel seçimlerden sonraya kadar değişmeyecek." dedi.
Suudi Arabistan ile Lübnan arasındaki ilişkiler, İran destekli Hizbullah'ın ülkedeki siyasi ve güvenlik konularda karar sahibi olmasının yanı sıra Yemen'de hükümet güçleri ile savaşan Husilere destek verdiği suçlamalarıyla kırılgan bir dönemden geçiyor.
- Lübnan'ın BMGK kararını uygulamaya ilişkin cevabı olumsuz
Siyasi analist Tony Bouloss da Lübnan'ın Arap ülkelerinden gelen önerilere verdiği yanıtın hayal kırıklığına neden olduğunu söyleyerek, "Ancak Lübnan'ın, Mişel Avn'ın cumhurbaşkanlığı makamına oturduğu 2016'dan beri Hizbullah'ın kontrolünde olması hasebiyle ikna edici bir yanıt vermeyeceği bekleniyordu." diye konuştu.
Lübnan'ın cevabına farklı düzeylerde tepkiler gelmeye devam edeceğine işaret eden Bouloss, Beyrut yönetiminin Körfez'le krizine karşı sergilediği tutumun yansımalarının Körfez İşbirliği Teşkilatı (KİK) ve Arap Birliği toplantılarında görüleceğini ifade etti.
Arap ülkelerinin Lübnan'la krizi aşmak için Kuveyt üzerinden duyurduğu girişimin, tıpkı ülkedeki siyasi ve ekonomik kriz için Fransa'nın duyurduğu girişim gibi başarısızlıkla sonuçlanacağını savunan Bouloss, BMGK'nin ülkedeki milis güçlerin elindeki silahların alınmasını içeren 1559 sayılı kararını uygulamaya ilişkin ise Lübnan'ın resmi cevabının olumsuz olduğunu vurguladı.
Lübnan'ın kafasına yatan maddeyi kabul etme ve diğer maddeleri olumsuz karşılayarak girişimin içini boşaltma yaklaşımının karşılık bulmayacağını söyleyen Bouloss, "Lübnan makamları, ya Arap ülkelerinin girişimini tümüyle kabul eder ya da reddetmiş olur." şeklinde konuştu.
Beyrut yönetiminin Kuveyt'in ilettiği önerilere karşı sergilediği tutumla ülkeyi Körfez bölgesiyle yeni bir krize sürükleyebileceğine işaret eden Bouloss, "Nitekim Körfez, hükümetin ülke sınırlarında güven ve istikrarı sağlamakta aciz kaldığı, Lübnan'ın Arap ülkelerine acı ihraç eden bir merkeze dönüştüğü suçlamasında bulunuyor." dedi.
- "Arap ülkeleri Lübnan'a ilişkileri düzeltme fırsatı verdi"
Siyasi analist Kasım Kasir ise Beyrut ile Körfez'deki Arap yönetimleri arasındaki krizin çözümü için kapıların hala açık olduğunu söyledi ve Kuveyt girişiminin halihazırda Lübnan'ın Körfez'den gelen önerilere yanıtından sonra müzakere aşamasına girdiğini ifade etti.
Lübnan'daki Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Kasir, şunları kaydetti:
"Görüldüğü kadarıyla Arap ülkeleri, Lübnan'a kendileriyle ilişkilerini düzeltme fırsatı verdi. Arap ülkelerinin bu adımı, Viyana'daki nükleer müzakerelerin bir sonuca varması veya Suudi Arabistan ile İran arasındaki müzakerelerin sonuçlanması durumunda gelecekte olabilecek çözümlerin önünü açmış olacak. Aslında bizler bir geçiş dönemindeyiz, Körfez ülkeleri de meydanı Hizbullah ve İran'a bırakmamak için Lübnan'a geri dönmek istiyor."
Kaynak: