İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu "Daha adil bir dünya" prensibinin önemli boyutlarından birinin de siber dünyada toplumların ve ülkelerin halihazırda maruz kaldığı eşitsizliğin kapanması, ulus-aşırı şirketlerin kalkıştığı siyaset mühendisliği çalışmaları ve siber dünyanın yol açtığı güvenlik krizinin ülkelerin ortak çabası ile ortadan kalkması olduğunu belirterek, "Nasıl ki dünya 5'ten büyükse, siber dünyamız da üç-beş sosyal medya baronundan daha büyüktür. Türkiye olarak, oluşturulacak bu yeni siber güvenlik mimarisinde üzerimize düşeni yapmaya hazırız." dedi.
Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'nin (Stratcom Summit '21) açılışındaki konuşmasında, böylesi stratejik toplantıya ev sahipliği yapmaktan mutluluk ve heyecan duyduğunu söyledi.
Yeni iletişim araçlarının şekillendirdiği siber dünyada en büyük sorumluluklardan birinin sosyal medya şirketlerine düştüğünü belirten Altun, küresel çapta faaliyet gösteren şirketlerin, sistematik dezenformasyon kampanyaları ve manipülatif içerikler dolayısıyla sebep olduğu kültürel tahribata karşı seslerin yükseltilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Bu platformların, küresel düzlemde kendisini gösteren kültürel tahribatlara karşı güçlü seslerin yükselebileceği platformlar olduklarını, bu doğrultuda Stratcom'u önemli bir mecra olarak gördüklerini ifade eden Altun, "Ne yazık ki bu şirketler, kendilerinden menkul bir dokunulmazlık zırhından faydalanıyorlar. Yapılan bütün çağrılara rağmen bu şirketlerin gereken şeffaflığı, saydamlığı göstermediği, hesap verebilirlik ilkesini umursamadığı ve çıkar temelli birer oyuncu olarak karşımızda durdukları hepimizin malumudur. Bu gerçeğe rağmen, kendilerini bütün demokratik kurum ve oyuncuların üzerinde bir hakem gibi görmeleri, artık kabul edilebilir bir durum olmaktan çıkmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Son yıllarda bazı ülkelerde yaşanan karışıklıkların, sosyal medya platformlarının komplo teorilerini yayıcı, yalan haberleri öne çıkarıcı, toplumu kutuplaştırıcı ve radikalleşmeye yol açıcı etkilerini gözler önüne sermeye başladığına dikkati çeken Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Serbestçe yayılmasına izin verdikleri nefret söylemi ve nefret dili, artık farklı ülkelerde nefret suçlarının işlenmesinde fazlasıyla etkili olmaya başladı. Son yıllarda yaşanan sokak hareketlerinin, şiddet olaylarının ve masum insanların hedef gösterildiği linç kampanyalarının birçoğunda, bu platformlar suç ortağı olarak karşımıza çıkmıştır. Öte yandan, sosyal medya platformlarının kendi belirledikleri algoritmalar üzerinden suni gündemler inşa etme gücüne sahip olması demokratik siyaseti, müzakere kültürünü ve kamusal alanı tehdit etmektedir. Dahası, bu şirketlerin veri toplama konusunda oldukça keyfi ve sorumsuz davranmaları ve kişisel bilgilerin nasıl kullanıldığı konusunda gerekli açıklığı göstermemeleri endişeleri artırmaktadır. Malumunuz, Brexit referandumu ve 2016 ABD seçimleri bu sosyal medya şirketlerinin demokratik siyasete yönelik müdahalelerinin, en somut şekilde, küresel düzlemde tartışıldıkları ve eleştirildikleri olaylar oldu. Bu anlamda belki de o tarihten bu yana koronavirüs salgını ilk kez küresel alanda kendisini gösterdiğinde bu eleştirel yaklaşımın yerini, daha ümitvar bir bakış açısı aldı."
Küresel salgın sırasında, dünyanın her yerinde bu sosyal medya platformları sağlıklı ve güvenilir bilginin merkezi olarak algılandığını ancak sosyal medya şirketlerinin bu talebi karşılayamadığını anlatan Altun, kamu sağlığını tehdit eden içerikler, manipülatif ve toplumu paniğe sürükleyen haberler ve komplo teorilerinin bu platformlarda hiçbir denetime tabi tutulmaksızın serbestçe dolaşıma girdiğini, kamu sağlığının ve kamu düzeninin tehdit edildiğini aktardı.
Söz konusu şirketlerin, ortaya çıkan bu ciddi problemlerin çözülmesi için de atmaları gereken adımları atmadıklarını belirten Altun, bu şirketlerden bu sorumsuz tavırları dolayısıyla herhangi bir hesap sorulmamasının en acısı olduğunu söyledi.
Şimdiye dek bu sosyal medya platformlarının arkasında duran ve bu platformlara yapılan herhangi bir müdahaleyi özgürlüğe vurulan bir darbe gibi algılayan devletlerin dahi artık bu platformları regüle etme ihtiyacından bahsettiklerini belirten Altun, şunları kaydetti:
"Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde bu dijital kaos ve anarşiden çıkış için elini taşın altına koymak isteyen sosyal medya şirketleri ile sorumsuz tavırlarını sürdürmeye devam edecek sosyal medya şirketleri arasında ciddi bir ayrım ortaya çıkacak. Sosyal medya şirketleri sadece şirket merkezlerinin olduğu ülkelerde değil, faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde belirlenen hukuki çerçevelere riayet etmek, hesap vermek ve kamu vicdanını yaralayıcı eylem ve tavırlardan uzak durmak zorundadırlar. Ancak böyle davranırlarsa, içinde bulunduğumuz yeni küresel ortamın meşru aktörleri olabilirler. Kamusal regülasyonlara ihtiyacımız var ama ondan öte sosyal medya şirketlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde hareket etmesine ihtiyacımız var."
- "Sosyal medya okuryazarlığı, medya araçlarının beraberinde getirdiği risklere karşı önemli bir araç"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu yeni iletişim çağında, kitlesel iletişimin ana muhatabı olan kamuoyuna da önemli görevler düştüğüne dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Kamuoyunun güçlenmesi, demokrasinin güçlenmesidir. Kamuoyunun güçlenmesi sürecinde, bilinçli sosyal medya üreticisi ve tüketicisi bireylerin varlığı son derece hayatidir. Sadece siber alanda üretilen içeriklerin pasif tüketicilerinden bahsetmiyorum. Aynı zamanda kendilerine sunulan enformasyonu eleştirel aklın süzgecinden geçirerek tüketen bilinçli vatandaşlar hakikatin teminatı, yalan endüstrisinin can düşmanıdır. Şimdiye kadar, özellikle yeni medyanın yükselişiyle birlikte devasa bir içerik bombardımanına maruz kalan kullanıcılar, geldiğimiz noktada daha bilinçli bir tüketim süreci içerisine girmek zorundadır. Bu bütün dünya demokrasileri için bir zorunluluktur. Bu noktada, sürece en olumlu destek sağlayabilecek unsurların başında sosyal medya okuryazarlığı gelmektedir. Sosyal medya okur yazarlığı sosyal medyayı farklı türleriyle verimli bir şekilde kullanabilmek, öte yandan bu medya araçlarının beraberinde getirdiği riskler konusunda farkındalık kazanmak açısından önemli bir araçtır."
Meselenin sadece tüketmekle ilgili olmadığını, her bireyin, siber alanda içerik üretirken de sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini anlatan Altun, "Hakikati bulmak, onu takip etmek medeni bir bireyin en önemli mesuliyetlerinden ve vatandaşlık görevlerinden biridir. Bu yeni sosyal medya platformlarında yayınlanan haber, mesaj ve yorumlar karşısında kullanıcıların daha dikkatli bir yaklaşım geliştirmesi son derece hayatidir. Toplumsal barış için, demokrasilerin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için hayatidir." dedi.
Bu konuda hükümetin de üzerine düşen görevleri yaparak, yeni nesillerin sosyal medya okur yazarlığı konusunda daha bilinçli olması için hareket ettiğini belirten Altun, İletişim Başkanlığı olarak da bu konuda eğitimler verdiklerini, eğitim materyalleri ürettiklerini dile getirdi.
Üniversitelere de önemli sorumluluklar düştüğünü aktaran Altun, şöyle devam etti:
"Üniversiteler sosyal bilimlerin her alanında sosyal medya okuryazarlığını müfredatlarına eklemeli ve enformasyona eleştirel yaklaşım konusunda genç dimağlarımızı doğru yönlendirmelidir. Zira sosyal medya sadece gündelik hayatı değil, üniversitelerin eğitim ve araştırma faaliyetlerini de etkileyen, zaman zaman da yanlış yönlendiren bir platforma dönüşebilmektedir. Bunun önüne geçmek, bu noktada bir farkındalık geliştirmek de bunu üniversitelerin kendi habitatlarında yaygınlaştırmasıyla mümkündür. Sivil toplum örgütlerimizin de sosyal medya okuryazarlığının bir seferberlik halinde yapılabilmesi için gerekli çabayı göstermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu siber anarşik ortamda ülkemizin dijital egemenliğini korumak için bütün kurum ve kuruluşlarımıza önemli görevler düşmektedir."
Bu seferberlikten etkin bir şekilde faydalanmanın, toplumun sorumlulukları arasında yer aldığını belirten Altun, hakikati korumanın, bir toplumda adaleti, barışı ve huzuru sağlamak için en önemli araç olduğunu vurguladı.
- "Türkiye olarak, oluşturulacak yeni siber güvenlik mimarisinde üzerimize düşeni yapmaya hazırız"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, halkın hakikatin yanında olduğu bir toplumda siber dünyanın operasyonlarının da boşa çıkacağının altını çizerek, "Popülist demagogların toplumları böldüğü, yabancı devletlerin sosyal medyayı operasyon alanı haline getirdiği bir ortamda, doğru ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek için hiç kuşkusuz mücadele etmek gerekir. Toplumsal dokuyu etkin bir biçimde koruyabilmek ve başta siber zorbalık olmak üzere, bu kanallardan gelebilecek tehditlere karşı önlem almak, her bir bireyin ödevi olarak görülmelidir." diye konuştu.
Yeni dönemde uluslararası anlamda iletişim güvenliğinin ve sağlıklı veri akışının sağlanması noktasında uluslararası örgütlere de görevler düştüğünden bahseden Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu örgütlerle ilgili günümüzde yaşanan reform tartışmalarının bir boyutu da siber dünyanın sorunları ve soruları olmak zorundadır. Şimdiye kadar ulus-aşırı şirketler tarafından yönlendirilen yeni iletişim araçları, devletlerin birbirleriyle olan mücadelelerinde aktif olarak kullanılmaya çalışıldı. Bu noktada ortaya çıkan enformasyon savaşlarının önlenebilmesi ve bu mücadelenin siber aleme zarar vermemesi için tüm uluslararası örgütlerin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Enformasyon savaşları, yarattığı provokasyon ve mobilizasyon ile gerçek savaşların kapısını aralayabilir. Bu savaşların aşırı ulusalcılıkları kaşıdığı, fırsatçı ve radikal ideolojilere kapı araladığı şimdiye dek çeşitli kereler görülmüştür. Bunun için dijital dünyada meydana gelebilecek korsanlığa, kriminal gruplara ve her türlü sabotaj ve espiyonaj faaliyetlerine karşı devletlerin ortak hareket etmesi gerekmektedir. Bu konuda şimdiye kadar devletlerin tek başına verdikleri mücadelenin başarılı olamamasının sebebi, dijital korsanlığın ve suçun, sınır ötesi yapısıdır. Son yıllarda uluslararası mecralarda uluslararası sistemin reformuna dair vermekte olduğumuz mesajların bir boyutu da bu konuda devletlerin ortak mekanizma kurmasıyla ilgilidir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ortaya koyduğu 'Daha adil bir dünya' prensibinin önemli boyutlarından biri de siber dünyada toplumların ve ülkelerin halihazırda maruz kaldığı eşitsizliğin kapanması, ulus-aşırı şirketlerin kalkıştığı siyaset mühendisliği çalışmaları ve siber dünyanın yol açtığı güvenlik krizinin ülkelerin ortak çabası ile ortadan kalkmasıdır. Nasıl ki dünya 5'ten büyükse, siber dünyamız da üç-beş sosyal medya baronundan daha büyüktür. Türkiye olarak, oluşturulacak bu yeni siber güvenlik mimarisinde üzerimize düşeni yapmaya hazırız."
Yeni dönemde iletişimin sağlıklı bir şekilde insanlığın ortak faydası ve gelişmenin ana motoru olabilmesinin, herkesin ortak çabası ve çalışmasına bağlı olduğunun altını çizen Altun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yeni iletişim kanallarını, yol açtığı sorunlar sebebiyle şeytanileştirmek yerine, onları beraber daha kullanışlı ve faydalı bir hale getirmek için mücadele etmeliyiz. Devletin bu konuda gösterdiği çabaya toplumun, ulus-aşırı platformların ve uluslararası örgütlerin destek vermesi büyük önem arz etmektedir. Bu platformları sinsi, bencil, agresif amaçlarına alet etmek isteyenlere karşı, beraber hareket etmemiz hem interneti özgürleştirecek hem de demokrasilerimize katkıda bulunacaktır. Türkiye olarak bu yeni döneme hazırız ve üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Bu süreçte, toplumları, uluslararası örgütleri ve diğer devletleri de bu seferberlikte yanımızda görmek istiyoruz. Kazanacak olan dünyamız, siber dünyamız, hakikat olacaktır."
(Sürecek)
Kaynak: