SOFYA (AA) - Avrupa Liberal ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Eş Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Milletvekili İlhan Küçük'ün Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da düzenlediği “AB Balkanlar'la Buluşuyor” konulu uluslararası forumda Ukrayna'dan alınan derslerin ışığında savaşa karşı önlem olarak Avrupa Birliği'nin genişlemesi ele alındı.
Avrupa Koleji Rektörü Federica Mogherini'nin moderatörlüğünü yaptığı, “Entegrasyon Yetersizliğinin Bedeli” konulu forumun ilk panelinde Türkiye'yi temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı bir konuşma yaptı.
Forum gündemiyle ilgili AA muhabirine konuşan Kaymakcı, “Zaman zaman AB'de bazı çevreler ‘Batı Balkanlar ve Türkiye' şeklinde bir ayrım yapıyor, AB üyelik sürecinde 7 potansiyel aday veya müzakere eden aday ülkenin arasında ayrım yapıyor. Halbuki biz bu ayrımın doğru olmadığını söylüyoruz. Dolayısıyla bugün aslında toplantıda bu yapılan ayrımın doğru olmadığını, doğru olanın 'Balkanlar' veya 'Güneydoğu Avrupa' olduğunu vurguladım.” dedi.
Kaymakçı, AB bütünleşmesinin yararları ve bütünleşme olmamasının zararları konusunun ele alındığı toplantıda dile getirdiği görüşlerini şöyle anlattı:
“AB bütünleşme süreci her şeyden önce aday ülkelere istikrar getiriyor. Güvenlik ve savunma konusunda güç kazandırıyor. Ben bu bağlamda Avrupa kıtasının güvenliğinin bölünmez olduğunu ve Avrupa'nın güvenliğinde Türkiye'nin önemini de vurguladım ve şunu da söyledim: Eğer Türkiye yıllar önce AB'nin üye olmuş olsaydı ve NATO ile AB arasında bugün daha yakın bir dayanışma olsaydı, NATO ve Avrupa'nın caydırıcılığı daha güçlü olmuş olsaydı, belki Irak'ta gördüğümüz savaş, Suriye'de gördüğümüz iç savaş, Ukrayna'da gördüğümüz savaş engellenebilirdi. Dolayısıyla Türkiye'nin AB'ye özellikle güvenlik, istikrar ve savunma bakımından katkısı çok büyük. Bu önemli bir faktör.”
Forumda, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusuna da değindiğini belirten Kaymakçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“AB üyelik sürecinde aday ülkeler üyelik perspektifi sayesinde normalde yapamayacakları hızda ve yapamayacakları şekilde reformları daha hızlı ve daha kapsamlı yapabiliyorlar. Bunu Türkiye'de de gördük. Türkiye'nin aslında Cumhuriyetin kuruluşundan sonrası en parlak dönemi 1999 ile 2006 yılları arasındadır. Türkiye bu dönemde AB üyelik sürecine girmek, üyelik müzakerelerine başlatmak için son derece önemli adımlar atmıştır. O dönemde Türkiye'deki yapılanlara AB ‘sessiz devrim' olarak bakmıştır ve Türkiye'nin milli geliri üçe katlanmıştır. Dolayısıyla bu da çok önemli bir konu. AB üyelik süreci ve entegrasyon aday ülkelerde demokrasinin çok daha ilerlemesine, hukukun üstünlüğünün sağlamlaştırılmasına çok önemli katkıda bulunuluyor. Bugünlerde Balkanlar'da bazı istikrarsızlıklar görüyorsak, bugün aday ülkelerde belli alanlarda sıkıntılar görüyorsak aslında bunun bir nedeni de aday ülkelerin üyelik perspektiflerinin zayıflatılmasıdır. Aslında güçlendirme yönünde adımlar atılsaydı belki bu ülkeler çok daha iyi konumunda olabilirlerdi.”
Bütünleşmenin tüm aday ülkeler için aynı zamanda sosyal ve ekonomik yapıda iyileşme, gelişme anlamına geldiğine işaret eden Kaymakçı, şunları söyledi:
“AB'ye üyelik sürecinde atılan ticaretteki serbestleştirme adımları, vize kolaylıkları, standartların ortaklaştırılması, AB'nin müktesebatına uyum gibi konular, aday ülkelerin ekonomik olarak güçlenmesine, kalkınmasına, daha fazla yatırım çekmesine yardımcı oluyor. Bu anlamda AB'nin bütünleşmesi çok çok yararlı. Tabii bütünleşme olmazsa ne olur sorusunu da tartıştık. İşte bütünleşme olmazsa aday ülkelerindeki reform sürecin yavaşladığını gördük ve üyelik sürecini bir veya birkaç üyesi olan ülke kendi dar görüşlü çıkarları için kullanırsa, bunun aday ülkelerde sıkıntılara neden olduğunu gördük. Örneğin Kuzey Makedonya, Arnavutluk, şu ana kadar üyelik müzakerelerine başlayamamış durumda.”
-Türkiye'nin AB üyelik süreci
Türkiye'nin üyelik müzakerelerine de değinen Kaymakçı, “Maalesef başta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere, Yunanistan olmak üzere, bazı ülkelerce (Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin ilerlemesi) engellendi ve ortada hiç kimsenin arzu etmediği bir durum var şu anda. Dolayısıyla üyelik perspektifinin tüm aday ülkeleri için güçlendirilmesi çok önemli ve yararlı.” diye konuştu.
Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu, ekonomisinin de büyük olduğunu vurgulayan Kaymakçı, şunları kaydetti:
“Türkiye'nin halkının büyük bir kesimi Müslüman. Maalesef bazı ülkelerde bu konuda endişeler var. Ama şunu da söyledik; evet, Türkiye'nin AB üyeliği mevcut üyelik süreçlerin arasında belki en fazla sorgulananı, en fazla zor olanı Türkiye'nin özelliklerinden dolayı, ama gerçekleştiğinde de, AB'ye üyelik bakımından en değerli üyelik Türkiye'nin AB üyeliği olacak. Çünkü hiçbir aday ülkenin AB'ye katkısı Türkiye'ninki kadar büyük olamaz. Çünkü Türkiye hem ekonomik olarak, hem güvenlik-savunma olarak, siyaset olarak, dış politika olarak, İslam dünyasına ve Doğuya ulaşma, AB içerisinde de uyum açısından en değerli üyeliği sunan ülke. Çünkü bu kadar özelliği tek başına barındıran başka bir aday ülke yok.”
Türkiye'nin reform sürecinde daha hızlı ilerledikçe, üyelik sürecinde önünün açılması gerekeceğini söyleyen Kaymakçı, şu ifadelere yer verdi:
“Tabii Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşından sonra, Türkiye'nin AB ve Avrupa açısından önemi bir kez daha görülüyor. Özellikle güvenlik-savunma açısından. Özellikle enerji güvenliği açısından. Yine düzensiz göçün yönetimi bakımından. Ve aynı zamanda ekonomi-ticaret bakımından, çünkü pandeminin yaratmış olduğu olumsuz ekonomik koşullar da dikkate alınırsa ve aynı zamanda Rusya savaşının vermiş olduğu zararlar, bu süreçte toparlanmak bakımından Türkiye gibi AB'nin en büyük 6'ncı ekonomik ortağı ile örneğin gümrük birliğinin güncellenmesi, genişletilmesi toparlanmaya çok ciddi bir şekilde katkıda bulunacaktır. Aslında bu da Türkiye'nin AB açısından önemini bir kez daha ortaya koyuyor.”
Forumun organizatörü olan Avrupa Parlamentosu Üyesi İlhan Küçük, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Forumun amacı, dünya politika ve diplomasisinin karşılaştığı başlıca sorunları belirleyip Ukrayna ile ilgili önemli sorunlara çözüm bulunmasının yanı sıra Batı Balkanlar'ın önündeki perspektiflerin belirlenmesidir.” dedi.
Günümüzde AB'nin genişlemesinin her şeyden önce bir güvenlik meselesi olduğunu belirten Küçük, “Bundan dolayı haziranda düzenlenecek AB Zirvesinin, Ukrayna'nın AB'ye aday olmasına ilişkin beklentilerine ve bununla beraber Batı Balkanlar ülkelerine doğru genişleme sürecinin derinleşmesi ile ilgili kesin cevap vermesi ve net ışık tutmasının bekliyorum.” diye konuştu.
Forumun diğer panellerinde “Entegrasyonun yararları”, “Ukrayna savaşı sonları AB”, “NATO'nun AB ile İş Birliği”, “Kriz Ortamında Yalancı Haberler” ve Batı Balkanların Önündeki Yeni Perspektifler” gibi konular ele alındı.
Forumun katılımcıları arasında Avrupa Liberal Forumu (ELF) Başkanı Daniel Kaddik, AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Oliver Varhelyi, Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Olta Xhaçka, Kosova Dışişleri Bakanı Donika Gervalla, Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı Josip Brkić ve Bulgaristan Dışişleri Bakanı Teodora Gençovska da bulunuyor.
Kaynak: