İSTANBUL (AA) - Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik hazırlanan gerekçeli kararda, örgüt mensuplarının Adnan Oktar'ın talimatıyla, hukuki alanda karşılaştıkları problemlere ilişkin çözümler bulmak ve muhtemel soruşturmaların içeriğini öğrenme, mümkünse de engel olma gibi amaçlarla emekli veya aktif yüksek yargı mensuplarıyla görüştüğü ve üst düzey bürokratlara ziyaretler gerçekleştirerek, örgüt propagandası yaptıkları belirtildi.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, örgüt elebaşı Adnan Oktar'ın özellikle kadın örgüt mensuplarına yönelik, "bakışını beğenmemesi, yanlış hitap etmesi, karşı çıkması" gibi sebeplerle, küfür ve hakaret içerikli sözler kullanarak veya darp ederek psikolojik ve fiziki şiddet uyguladığı ve örgütte tabir edildiği şekliyle "enaniyeti kırılmayan, kibri devam eden" örgüt mensuplarının saçlarını veya kaşlarını kazıtarak eziyet ettiği anlatıldı.
Oktar'ın, örgüte kazandırılan ancak ayrılmak isteyenlere, "münafık olacakları" baskısı yaptığı, dışarıda yaşam alanı olmadığı algısı yarattığı ve tehdit, şantaj, karalama faaliyetleri gibi çeşitli baskı araçlarıyla bazı örgüt üyelerinin ayrılmasına engel olduğu bilgisine yer verilen gerekçeli kararda, örgüt üyesi olan ve sonradan ayrılan şikayetçiler Ç.Ç. ile B.K.'ya, eziyet ve cinsel istismarla sapkınlık derecesinde davranışlar sergilediğine değinildi.
Kararda, örgüt mensuplarının okullarına devam edip bilinç kazanması, sosyal ortamlara girerek örgütten kopması, okul hayatlarının örgüt içerisinde gösterecekleri faaliyet zamanını azaltmasının önüne geçmek amacıyla Oktar'ın, örgüt mensuplarının eğitim öğretim haklarını ellerinden aldığına, örgütten ayrılanların eğitim hayatlarına yeniden döndüğüne dair örneklere rastlandığına vurgu yapıldı.
Fiziksel sindirmelerle inanç temelli korkutmalar da gerçekleştirilerek örgüt mensuplarının hürriyetlerinin engellendiği, üyelerin aileleriyle görüştürülmediği, hatta aile üyelerinin cenazelerine bile gönderilmediği belirtilen kararda, Adnan Oktar'ın cinsel istismar suçu yönündeki eylemlerine geniş yer verildi.
Kararda, emniyetin hazırladığı rapora göre, örgüt üyelerinin bir kısım bürokrat, siyasetçi, gazeteci, kamu görevlisi ve sivil vatandaşlara yönelik kişisel bilgileri kaydedip örgüt lideri Oktar'a sundukları ve bu verilerin arşivlenmiş bir şekilde muhafaza edildiği, ancak hangi şüpheli tarafından depolandığının tespit edilemediği belirtildi.
Örgütün evlilik müessesini kendi çıkarları doğrultusunda kullandığına ve evliliklerinin kağıt üzerinde olduğuna dikkat çekilen kararda, şunlar kaydedildi:
”Örgüt mensubu üzerine ailesinden yüklü bir miras kalmış ve bu mirasın ‘infak' adı altında örgüte aktarılması gerekliyse, örgüt mensubunun ailesinin örgüte muhalif olması, örgütten ayrılması için baskı yapılması gibi nedenlerle aile bağlarının tamamen koparılması gerekiyorsa, örgüt mensubunun zorla tutulduğu konusuyla ilgili ailesi tarafından adli makamlara şikayet edilmesi durumu söz konusuysa, Oktar'ın talimatları doğrultusunda belirlenen örgüt mensupları arasında kağıt üzerinde kalmak koşuluyla, resmi nikah gerçekleştirildiği tespit edilmiştir."
- FETÖ bağlantıları
Kararda, örgütün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile olan bağlantılarına gönderme yapılarak, örgütten ayrılan Ceylan Özgül'ün, Oktar'ın talimatıyla, Reza Zarrab'ın ABD'de görülen davasında bilirkişi olan Jonathan Schanzer ve Mark Dubowitz ile görüşmek için bu kişilerin bağlı bulunduğu düşünce kuruluşu olan Foundation For Defense of Democracies'e mail atarak bağlantı kurduğu, uzun bir süre bu kişilerle görüşme yaptıktan sonra 2013 veya 2014 yıllarında Türkiye'ye gelip Adnan Oktar ile görüşmelerini sağladığı, bu kişiler İstanbul'a geldiklerinde bir otelde kaldıkları ve biletleri dahil bütün masraflarının örgüt tarafından karşılandığını anlatıldı.
17/25 Aralık Darbe Girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra aynı tertibin ABD kamuoyunda Hakan Atilla Davası olarak bilinen dava ile gerçekleştirilmek istendiği ve bu davanın bilirkişilerinden biri olan Schanzer'in de Adnan Oktar Suç Örgütü tarafından “17/25 Aralık Darbe Girişimi”nden önce misafir edilen bu darbe girişimine konu hususlarla ilgili bilgi toplattırılan kişi olduğuna değinilen kararda, örgütün, devletin iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri edindiği ve bilgileri özel bir kastla kullandığı belirtildi.
- "Uluslararası alanda tanınmak istedi"
Kararda, örgüt üyesi olan Leila İzmailova'nın Türkiye ve Rusya'yı ilgilendiren bir toplantıda tercüman olarak görev yaptığı, hazır bulunduğu, içerik itibarı ile siyasi açıdan gizli kalması gereken devletlerarası toplantılarda tercüme esnasında elde ettiği bilgileri ve hatta toplantıda tercüme etmediği tam olarak içeriği tespit edilemeyen bilgileri örgüte aktardığı anlatılarak, "Oktar'ın kendini sözde 'mehdi/moşiyah/mesih' ilan ederek bu sapkın ideolojiye bir çok örgüt üyesini inandırdığı, kendisini ile birlikte hareket eden örgüt üyeleri arasında ciddi bir hiyerarşi kurarak ülkemiz içerisindeki yapılanmayı yurt dışında da gerçekleştirmek ve uluslararası alanda da tanınarak hareket kabiliyeti kazanmak amacında olduğu bilinmektedir." denildi.
Örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri kapsamında, örgüt ideolojisinin makul gösterilmesi, özellikle olumlu bir imaj çizilerek, destek sağlanması, muhtemel operasyon durumunda kolluk kuvvetlerine baskı uygulanması benzeri saiklerle siyasi kişiliklerle temas halinde olunmaya çalışıldığı bildirilen kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Örgütün hukuki alanda karşılaştığı problemlere ilişkin çözümler bulmak, örgütün yararı doğrultusunda, davaların hızlandırılması veya yavaşlatılması için referans olunması, muhtemel soruşturmaların içeriğinin öğrenilmesi, mümkünse engel olunması gibi amaçlarla emekli veya aktif yüksek yargı mensupları görüşüldüğü, yine kamu kurum ve kuruluşlarında yüksek görevlerde bulunan üst düzey bürokratlara ziyaretler gerçekleştirilerek, örgütsel kitapların hediye edilmesi gibi faaliyetlerle örgüt propagandası yapıldığı anlaşılmıştır. Örgüt liderinin talimatı ile Ankara'da hücre halinde yaşayan lobi grubu mensubu örgüt üyelerinin, yapmış oldukları görüşmeleri, ses kaydına aldığı ve neticeden örgüt liderine raporlar halinde bilgi verdiği tespit edilmiştir."
(Bitti)
Kaynak: