Anasayfa Güncel Ekonomi Spor Siyaset 3.Sayfa Eğitim Yaşam Dünya Sağlık Teknoloji Bunları Biliyor musunuz?

Uyuz hastalığına dikkat!

28.03.2024 10:41:00
Uyuz hastalığının önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Dermatoloji uzmanı Prof. Dr. Filiz Topaloğlu Demir, “Soğuk ortamda uyuz böceğinin daha uzun süre hayatta kalabilmesi ve yazın terdeki antimikrobiyal peptidlere duyarlı olmaları sebebiyle yaz aylarından çok, sonbahar ve kış aylarında görülme sıklığı artar. Uyuz hastalığı kişiden kişiye 15 ila 20 dakika arasında uzun süreli temaslarda bulaşır.” dedi.

Son zamanlarda adından sıkça bahsettiren uyuz hastalığı hakkında açıklamalarda bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Prof. Dr. Filiz Topaloğlu Demir, “Sarcoptes scabiei, hominis olarak da bilinen uyuz böceğinin neden olduğu çok kaşıntılı ve bulaşıcı olan paraziter bir deri hastalığıdır. Kadın ve erkek fark etmeksizin her iki cinsiyette, tüm yaş gruplarında, tüm sosyoekonomik düzeylerde ve tüm etnik gruplarda görülebilir. Bununla birlikte aşırı kalabalık ortamlar, göç, kötü beslenme, kötü hijyen koşulları, evsizlik ve demans gibi durumlar hastalığa yakalanma oranını artırır. Dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişinin hastalığa yakalandığı düşünülüyor. Soğuk ortamda uyuz böceğinin daha uzun süre hayatta kalabilmesi ve yazın terdeki antimikrobiyal peptidlere duyarlı olmaları sebebiyle sıcak yaz aylarından çok, sonbahar ve kış aylarında görülme sıklığı artar. Özellikle bakım evleri, kışla, okul ve yurtlar gibi toplu yaşanan yerlerde daha sık görülür” diye konuştu.

EL, KOLTUK ALTI, BEL, KALÇA VE AYAKTAKİ KAŞINMALARA DİKKAT

Prof. Dr. Demir, hastalığın belirtilerine ilişkin şöyle devam etti:

“Özellikle geceleri ve sıcaklıkla artan kaşıntı, uyuz hastalığının en önemli belirtisidir. Bulgular ve şikayetler genellikle el parmak araları, el bileğinin iç kısmı, koltuk altları, bel, kalça, ayak ve ayak bileğinde daha şiddetlidir. Kadınlarda özellikle meme ucu ve çevresi, erkeklerde genital bölgede kaşıntı olması uyuz için tipiktir. Sıklıkla parmak aralarında ve el bileğinde görülen, 1 ila 10 mm uzunluğundaki tünel olarak adlandırılan beyaz, kırık çizgi şeklindeki oluşumlar en belirgin bulgusudur. Bunun dışında deride kaşıntı izleri, kaşıntılı kabarıklıklar, içi şeffaf su ile dolu, milimetrik, inci tanesi şeklindeki kabarcıklar ve egzama benzeri kaşıntılı, kepekli kızarıklıkla bulunabilir. Hastalık kişiden kişiye 15 ila 20 dakikalık bir temas süresinde bulaşır. Tokalaşma gibi kısa süreli temaslar ile bulaşmadığı düşünülür.”

DERİ HASTALIKLARI GEÇ TANIYA YOL AÇABİLİR

Uyuz hastalığının egzama, kıl kökü iltihabı ve mantar gibi deri hastalıklarıyla benzer olduğu için tanıda geç kalınabileceğine dikkat çeken Demir, şu ifadeleri kullandı:

“İnsan gözü ile fark edilemeyen dişi akarlar yaklaşık 0,4 milimetre boyutundadır. Deri yüzeyinde çiftleştikten sonra erkek akar ölür ve dişi akar 4 ila 6 hafta boyunca yumurta bıraktığı derinin altına gömülür. Yumurta üretimi günde 1 ila 3 oranında gerçekleşir. Larvalar yaklaşık 2 hafta içinde olgunlaşır, yeni akarlar çiftleşmek ve çoğalmak için yuvayı deri yüzeyine kadar keser. Aynı evde yaşayanlar olmak üzere uyuz hastası ile temas olan diğer kişiler de enfekte olabilir. Egzama başta olmak üzere kıl kökü iltihapları, böcek ısırıkları, mantar enfeksiyonları gibi pek çok deri hastalığı ile karışabildiği için tanısı gecikebilir. Uyuz hastalığı, bebekler ve yaşlılar dahil olmak üzere herkese bulaşabilir. Uyuz hastalığı olan kişilerin temas ettiği eşyalar da bulaştırıcı oluyor. Uyuz akarlarında biri olan Sarcoptes Scabiei’nin dış ortamda uygun şartlarda 8 güne kadar canlı kalabildiği tedavi olan kişilerde bile yeniden hastalığa yol açabileceği biliniyor. Eşyalardan dişi akarın ve yumurtaların yüzde 100 yok edilmesi için 50 derecenin üzerinde, 10 dakika ve üzeri yıkama, kurutma ya da -10 derecede en az 5 saat dondurulması gerekir. Bu işlemlere tabi tutulamayan eşyaların ise minimum 7 gün plastik torbalara konularak kaldırılması önem taşıyor.”

UYGULANAN TEDAVİ KİŞİYE GÖRE DEĞİŞKENLİK GÖSTEREBİLİR

Demir, uyuz hastalığının kendiliğinden iyileşmediğine işaret ederek şöyle devam etti:

“Uyuz hastalığının tedavisi hekim tarafından hastanın yaşına, özel durumuna (gebelik, emzirme gibi) ve hastalık şiddetine göre kişiye özel olarak planlanır. Tedaviye başlamadan önce tırnakların kısa kesilmesi, keselenerek banyo yapılması başarılı tedavinin olmazsa olmazlarındandır. Topikal tedavilere yanıt vermeyen, dirençli hastalarda paraziti öldürmeye yönelik, hastanın kilosuna göre ağızdan ilaç verilir. Aynı yaşam ortamını paylaşan herkesin, o anda aktif şikayetleri olmasa bile, eş zamanlı tedavi edilmesi gerekir. Uyuz ilaçları parazit yumurtalarına karşı etkisizdir. Bir hafta sonra yumurtadan çıkan yavru parazitleri öldürmek için tedavi bir kez daha tekrarlanmalıdır. İki kürlük uygulamadan 1 hafta sonra yeni deri döküntüsü ve gece kaşıntısı yoksa kişinin uyuzu tedavi edilmiş sayılır. Uyuz hastalığı iyileşse bile kaşıntı şikayeti 2 ila 4 haftaya kadar azalarak devam edebilir. Bu süreyi aşan kaşıntı durumlarında tekrar doktora başvurmak gerekir. Uyuz tedavisine rağmen devam eden kaşıntı; tekrar bulaşma, yetersiz veya uygun olmayan tedavi, ilaç yan etkisi, uyuz sonrası gelişen ikincil deri bulguları ve nadiren ilaç direnci ile ilişkili olabilir. Uyuz geçiren kişilerde kalıcı bir bağışıklık gelişmez, uyuz akarı ile karşılaştıkça uyuz hastalığı tekrarlayabilir. Tekrarlayan bulaşlarda hastalık bulguları saatler, günler gibi çok daha kısa süre içinde gelişir.”

DERİ KURUMALARI VE EGZAMAYA DİKKAT

Bilinçsiz tedavinin deri kurutması ve egzamaya neden olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Demir, “Yeterli bilimsel kanıta sahip olmayan uygulamalar bireysel olarak uygulanır. Hastalar başlangıçta kısmen rahatlasa bile doğru ve yeterli bir tedavi alamadıkları için zaman kaybediyorlar. Hastalığın çevrelerinde temas halinde bulundukları diğer kişilere yayılmasına neden oluyor. Uyuz tedavisinde sadece şikayetleri olan kişinin tedavisinin yeterli gelmeyeceği unutulmamalıdır. Ayrıca bu tarz uygulamaların kontrolsüz ve bilinçsiz bir şekilde uygulanması, deriyi kurutarak, egzamalara ve dolayısıyla kaşıntılara neden olabilir. Bu durum hastalarda tanıda gecikmelere, yanlış tanılara ve deri yapısı bozulduğu için de tedavide zorluklara yol açar” ifadelerini kullandı.

DİĞER HABERLER