Tatil öyle yan gelip yatma olmuyor sayın zalımcığım
Öyle görünüyor ya! Diiğiilll
Bolca düşünme, yeni işler planlama,
biriken cümleleri toparlama, yazma,
“şunu mutlaka okumalıyım” dediklerimizi okuma,
yeni şarkılar dinleme, yaşadığımız anda anlamadığımız olayların bi daha üstünden geçip kendimizi tartma,
hayvanlarla daha fazla vakit geçirme,
onca nimetlere şükretme, her an doğan güneşe ve aya daha telaşsız bakıp, yavaşlayınca yaradanın muhteşemliği içimize sindirip, “Allahüekber” deme,
negatiflerden, bizi aşağı çekenlerden, enerjimizi düşürenlerden temizlenme,
azıcık ahaliden uzak kalıp özleme, bi parça özlenilme,
“çokta önemli değilmiş ya boşuna üzülmüşüm” diyip gülüp geçme,
sanırım büyüme( bu kısım önemli), koca bi yıl ne biriktirmişim ben diye traşımızı önümüze dökme( bu babaannemin lafı çok severim),
insanlık karnemizdeki notlara bakma,
hafıza kartının ramını biraz yükseltme,
telepatileri empatileri çoğaltma,... siz devam edin uzayacak sonra...
Kısacası ; bi tefekkür süreci oluyor
Tefekkür ... Ne güzel kelime değil mi Söylenişi bile naif dudaklarımızda
Bi kaç bitirmem gereken kitabı hallettim bende
Birini paylaşmak istedim Okuyanlarınız vardır Ben geç kalanlardanım Bi değişimse zaman değişmeli ya... Kitap öyle dolandı durdu elimde Zamanı bu anmış, herşeyin vakti varya tam da ondan işte
Birkaç cümlede sizle paylaşayım diye seçtim
Şu cümleyle tanışmıştım HZ İNSAN’la ( Dücane Cündioğlu’nun kitabı )
“Zâhirde bâtını, zanda ilmi teşhis etmek, gölgede ışığı, alacalıda beyazı bulmaya çalışmak gibidir. Hakk'ı hakla, ilmi ilimle bilmelidir. Leğende mehtabı seyredenler, başlarını kaldırıp gözlerini sevgilinin güzel yüzüne çevirmeyi bilmeyenlerdir.
Kalbin secdesi, âzâların secdesi gibi değildir....”
Yok artık dedim
Bu ne ?
Ve devam etti avucumda
“İnsanın âzâları, yüzü ve elleri secdeye gider. Burası açık. Fakat âzâlar secdeye gittiği gibi secdeden gelir de. Yani insan ne kadar secdeye kapanıyorsa, o kadar da secdeden kalkar. Kalkamayacak olduğunu bilen kaç kişi secdeye gider? Âzâlar kalkabildikleri sürece secdeye kapanırlar. Kalp ise kalkmamak için ve kalkmamak niyetiyle secde eder. Bir kere secdeye kapanmaya görsün, bir daha kalkmaz, kalkmayı istemez, beceremez de zaten. Ey talip, asıl marifet kalbin secdesidir; âzâların secdesinden maksat da kalbi secdeye davettir. Secde hiç olmaktır, hiçleşmektir. Hiçleşmek ise, bir daha asla kalkamayacağın bir biçimde yüz sürmektir toprağa! Sen bu secdenin izini, alınlarda değil kalplerde ara! Şayet bir kalpte bu türden bir secdenin izini buluyorsa, hiç tereddüt etme, yüz süreceğin toprağı bulmuşsun demektir. O haldeyken bırak kalbin o kalbe secde etsin!...
İncecik bi kitap, az sayfalı ..
Öyle severiz ya hani biz
Sayfa sayısının azlığına bakmayın, ağır cümleler Ara ara tekrar okumak gerekir ama...
Delirmek üzerine, nezaket üzerine, kalbin secdesi üzerine, rıza ve teslimiyet üzerine, Hayy'dan gelenin Hû'ya gitmesi üzerine, Hû üzerine, insanın fakrı üzerine, orucun aslen ehemmiyeti üzerine ve birçok şey üzerine çok şey "öğreten", farkındalık kazandıran bir kitap oldu benim için...
O kocaman, ağır cümleleri taşımayı, idrak etmeyi nasip etsin Allah
Şu cümlelerle bitiriyorum
HAKİKAT SATIRLARDA DEĞİL SÂDIRLARDADIR
Allah’a emanet olun
Maksadım kalbi secdeye davet( önce kendimi) ,secde izini kalplerde bulmak, o secdeden kalkmamak dileği ile ..